Bu yıl dış ticaret mevzuatı açısından dalgalı ve süprizlere dolu geçti. İş yapış şekillerini derinden etkileyen bir çok önemli düzenleme yapıldı. Bu düzenlemelerin en önemlisi eski güzel günlerinize hasretle baktıran “ihracat bedellerinin yurda getirilmesi” konusudur.
Geçen hafta Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın yayınladığı genelge tartışmaları da beraberinde getirdi. Bu düzenleme uyarınca ihracat bedellerinin hangi sürede ,nasıl yurda getirileceği tahsil şekilleri, özellikli olan ihracatlar, indirim, mahsup ve mücbir sebep gibi konulara ilişkin 25 başlık altında çok önemli usul ve kurallar belirlendi. Genelgenin detayını girmek istemiyorum benim amacım uluslararası ticaret hukukçusu olarak düzenlemenin etkilerini hukuken nasıl yönetebileceğinize ilişkin katkıda bulunmak.
Bu yıl dış ticaret mevzuatı açısından dalgalı ve süprizlere dolu geçti. İş yapış şekillerini derinden etkileyen bir çok önemli düzenleme yapıldı. Bu düzenlemelerin en önemlisi eski güzel günlerinize hasretle baktıran “ihracat bedellerinin yurda getirilmesi” konusudur.
Geçen hafta Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın yayınladığı genelge tartışmaları da beraberinde getirdi. Bu düzenleme uyarınca ihracat bedellerinin hangi sürede ,nasıl yurda getirileceği tahsil şekilleri, özellikli olan ihracatlar, indirim, mahsup ve mücbir sebep gibi konulara ilişkin 25 başlık altında çok önemli usul ve kurallar belirlendi. Genelgenin detayını girmek istemiyorum benim amacım uluslararası ticaret hukukçusu olarak düzenlemenin etkilerini hukuken nasıl yönetebileceğinize ilişkin katkıda bulunmak.
Bu katkıya tespit ettiğim 3 hususu sizinle paylaşarak başlamak istiyorum:
- İhracat bedellerinin ödeme vadesine ilişkin özel düzenlemeler var. Yani ihracatçı ve ithalatçı arasındaki satış sözleşmeleri ile genelgenin bazı hükümlerini yasal olarak esnetmeniz mümkün olabilir.
- İhraç bedellerinin tahsili ile ilgili olarak gene ihracatçı ve ithalatçı arasında yapılan sözleşme ile kural belirleme yetkisinin taraflara bırakıldığı bir alan bulunmakta.
- Daha önce hiçbir kamu düzenlemesinde şahit olmadığım sürpriz bir düzenleme ile ihracatçı ve ithalatçı arasında ortaya çıkan ticari uyuşmazlıklarda, yetkili mercilerden alınacak belge ile kanıtlanması şartıyla, dava açılması veya tahkime başvurulması halleri MÜCBİR SEBEP olarak belirlenmiş. Yani size ek süre kazandırma, hatta daha da ileri gidilerek belirli şartların varlığı halinde belki terkine bile vesile olacak bir imkan sağlanmış.
Şimdi bazı okuyucuların bana “biz bu işlerin hepsini zaten proforma fatura ile hallederiz” dediğiniz duyar gibim. Emin misiniz ? Ambargolar sebebi ile sıkı şekilde regüle edicelen bir ortam ve buna mükabil zorlu bankacılık uygulamaları altında hukuken ne olduğu belirsiz bir belge ile bankaların ve idarenin karşına çıkmak mı istersieniz?
Yoksa, İthalatçınız ile uluslararası ticaret hukukuna uygun şekilde tanzim edilmiş hukuken geçerli ve ayakları yere basan vade, fiyat belirleme, gecikme, erteleme, yeniden değerlendirme, iade, indirim, ödeme gibi konuları düzenlemiş, hem Kambiyo Mevzuatı uygulanırken idareye sunabileceğiniz hem de uluslarası yargı organlarında şirketinizin haklarını korurken kullanacağız bir dokümanla mı çalışmak istersiniz?
İşte bu konuda vereceğiniz karar ve yapacağınız tercih “basiretli tacir olma” kavramının somutlaşmış bir örneği olarak karşımıza çıkacaktır.
Tavsiyemiz, ihracat işlemlerini yaparken mutlaka satım, distribütörlük ve acentalık gibi uluslarası ticarette kabul gören sözleşmeler ile çalışmanızdır. Aksi halde ağır yaptırımlar ve hak kayıpları ile karşılaşma ihtimaliniz yüksek olacaktır.
Konuyla ilgili ayrıntılı açıklamalarımız içeren dosyayı aşağıdaki linkte bulabilirsiniz.
“Dikkat !!! Tercih ettiğiniz “Incoterms” ile hukuk seçimi yapmış olabilirsiniz!”, yazısı ile ilgili merak ettikleriniz ve verilen hizmetler hakkında daha detaylı bilgiler almak için bizimle iletişime geçmekten çekinmeyin.